TATLISES?İN ?ZOR SEÇİMİ?!
Şanlıurfa?dan ?büyük kentlere? doğru yol aldığında, hayatını kazanmak için inşaat tepelerinde buldu kendini kara yağız Anadolu çocuğu İbrahimTatlıses?Başkalarının ?hayallerini gerçekleştirirken, kendi hayallerinin üzerine de bir tuğla koydu her defasında?Yanık sesinin bir gün başka diyarlarda yankılanması umudunu hiç yitirmedi.
Şarkıcı olmak istiyordu!
Kaderi onu önce Anadolu kasabalarındaki gece kulüplerine (pavyonlarda) mikrofonla tanıştırdı.
Ve şarkıcı oldu sonunda…
”Ayağında kundura”yı dillendirirken Haydarpaşa’ya indiğinde, yine tek bir dileği vardı;
"Şöhret olmak"…
Çok geçmeden bu kara yağız delikanlı şöhret basamaklarını da bir bir tırmanıp amacına ulaştı!
Kasetleri kapışılan, milyonlarca kişinin yüreğinde yer edinen “bir star” olmaktı düşü…
Uğruna cam çevreler indirilen, müzik dünyasında zaman zaman uğruna“kurşunlarla racon kestiği” biri olarak starlığını da ilan etti çok geçmeden…
Fakirliğini tarihe gömeceği kadar "zengin olacağı" günleri düşledi…
Onu da yaptı Tatlıses…
Sinemayı, yönetmenliği, oyunculuğu, beste yapmayı, şarkı sözü yazmayı, televizyon programı yapmayı, senaryo yazmayı, medya patronu olup "köşe"lerde yazar olarak kalem oynatmayı... Velhasıl sanat alemimde ne kadar “bilezik” varsa kollarına bir bir geçirdi…
Yetmiyordu, yetinmiyordu yaptıklarıyla her defasında…
80’lerden sonra mesleki olgunluğunu yaşamaya başladığında “hep politikaya” göz kırptı.
Ama olmadı, olamadı…
İşlerini kurup, insanlara “ekmek kapısı” açmaya sevdalandığında…
Çok zaman da “tez canlı” kararları yüzünden zarara uğramayı göze aldığında bile, tam üç kez "Vergi şampiyonu Tatlıses" olarak madalyalarını boynuna gururla astı.
"Hırsını yenemediği anlarda da", "kelepçeye uzattı” kollarını...
Şöhretinin “imparatorluğunu” ilan ettiğinde, kimi zaman “sauna” davalarında, kimi zaman da ticari girişimlerinin “icra” davalarında ha bire terleyip durdu.
Ama, gönlünde yatan “son aslanı” yani politikaya atılmayı her on yılda bir tekrarlamaktan da geri kalmadı Tatlıses…
2007'de İktidarın “kavga ettiği, ipini çektiği” Uzan’ın Genç Partisi’nde bile şansını deneyecek kadar gözünü kararttı.
Aynı Tatlıses, 5 yıl sonra Uzan beraberliğinde “rüyalarını sonlandıran” AK Parti’ye, bu kez ölümle pençeleştiği “hasta yatağında” vekillik adaylığı” ile zeytin dalı uzattığında…
Bir kez daha “umut”landı…
Hayatı boyunca “olmazları olduran” Tatlıses’in, “iktidar partisinden meclise girme” sevdası vardı, ama olmadı…
Şimdi, ikinci hayatını yaşadığı, sevenlerine yeniden kavuşmayı beklediği bu günlerde, “zor bir seçimle” karşı karşıya Tatlıses!
Hayatının her döneminde dilinden, kalbinden eksik etmediği Şanlıurfa’dan, “Bağımsız milletvekili adayı” olarak, kendisine duyulan sevgiyi “test edecek”...
Hem de “Politikanın Cadı Kazanı”nın kaynadığı ve memleketi olan Şanlıurfa’da deneyecek bunu…
Üstelik, 13 milletvekilinin çıkabileceği ama 11 “bağımsız aday”ın olduğu Şanlıurfa’dan…
Üstelik, mikrofona, kürsüye, seçim meydanlarına çıkıp çıkmayacağı tartışılan, Almanya’da işin heyecanı ve fizik tedavisini aksatmadan “bilenen” bir Tatlıses olarak…
”Şanlıurfa gerçeğini”, “Aşiret faktörünün” seçim tansiyonu üzerindeki etkisin” bile bile, “zor bir seçim”e hazırlanacak…
İşi zor mu zor İbrahim Tatlıes'in...
Ama "umutları" var her zaman olduğu gibi.
Şimdi Tatlıses, “türkü” olduğu, “yol” olduğu, “okul” olduğu, “bir sözümle 10 bin Urfalı sevgi köprüsü olur, İstanbul’a akar etten duvar olur” dediği hemşerilerinin desteğiyle “son düşünü” bir kez daha gerçekleştirmeye soyunacak!
Tıpkı yaşadığı son saldırıda olduğu gibi ya yine “kendi gerçeğini herkese kanıtlayarak” ve Şanlıurfalıların dayanışmasını “ test ederek meclise girip herkesi bir kez daha şaşırtmanın "zor bir virajında", milletvekili olarak yeminini bitirdiğinde...
Kürsüden, "beni sevenleri hesaba katmadınız, Allah cezanızı verecek" diyecek!
Ya da ”tamam, yine olmadı bu son olsun” diyecek…
İbrahim Tatlıses için gerçekten “zor bir seçim” bu!