BİR KAREDEKİ İÇ ACILARIN TOPLAMI
Tam ortadan bölünmüş yüzün... İkili karakterinin gülümseyen yanını özlüyorum?
Sonluluğun içine hapsetmişsin kendini?
Oysa sonsuzluğun kucağında şımartılmayı seversin sen?
Parmaklıklara değil, duygularının yasaklarına tutunmuş da bakıyorsun?
Dudağının öpücük kenarındaki kırgınlığını görebiliyorum?
Dünlerin ağırlığını atmışsın bir süreliğine üzerinden. Bu iyiye işaret! Ama, yine de göz kapaklarının ihaneti altında eziliyor yaşama sevincin?Haksız mıyım?
Aslında öylesine dinginsin ki? Yağmur birikintisinde unutulmuş kağıt gemi gibi devrilmiş boynun omuzlarına?Bir su damlasının seyrini görür gibi oluyorum yüzünde?
Sana bakarken çok yorulmuşluğumun teri akıyor, alnımdan sana dökülen?
Bedeninin coğrafyasını merak ediyorum ya, belki bundandır böylesi yabansı düşüncelerim?
Beyazlık var; o görmek istediğim yerde? Ölümden öte, uçsuz bucaksız bir beyazlık?
Korkularımla çoktan yüzleştim ben?En bilinmeyen beyazlığın üzerine yürüyebilirim. Ne olursa olsun, sihrin çekici kandırmacasını kalkan yaparım göğsüme . Özgürlük duygusunun çırılçıplak şehvetiyle yürürüm bilinmeze ?
Ellerimle masumiyetinin üzerinde gezinmek istiyorum şimdi? Gözlerim kapalı olmalı ama mutlaka! "Karanlıkta görenler gerçekten hissederler" demiştin ya? Çok sonra anladım bu sözlerin ne anlama geldiğini?Karanlık, hislenmelerin en vurgun hali. Derinlik sarhoşluğundan ayılmayı istememek?
Sonsuzluk...
Ana kucağının dünden evrilen özlemi?Meme emmek kana kana; ağzının kenarından akan sütlere aldırmadan?
Bugün bira içiyorum. Aslında, aynı şey!
Rahme dönmek?
Rahim olmak?
Tanrı'nın adıyla başlamak her şeye?
Sana bakmayı seviyorum?Çok seviyorum hem de? Yüzüne beyazlığın ışığı yansıdığında, bunu güneşin şakacılığına yoruyorum.
Sonra terimin geri dönmemek üzere yola koyulan yolcu damlasını karşılıyorum parmağımda?
"Hoş geldin tutku suyum? Hayatımın beni asla terk etmemiş enerjisi? Yalansız özgürlüğümün en güzel atığı"
Tekrar kapatıyorum fotoğrafını komodinin üzerine? Kahve falının sonucunu heyecanla beklemek gibi itişmeye başlıyor yeni düşlerim, sen yüzükoyun uykudayken?
Elimi sırtının koyağında gezdiriyorum?Kadifeye dokunduğum zamanki gibi ürperiyor içim. Çok zaman önce bu yolda yürüdüm sanki?Ellerim bunu söylüyor?
Etrafta güneşin zamanı durdururcasına bungunluğu ve akreplerin yelkovanlarına zehrini akıttığı bir cinayet iklimi var.
Öldürdüklerimle beraber ben de ölüyorum?
Katliamlarımın cezası vicdanımı değil, bedenimi kırbaçlıyor.
Acıyorum?
Kanıyorum senin çarmıhında?
Bağışlanmış hayatların sürgünündeyim artık günahlarımla?
Çok uzağındayım senin. Hem de çok!
Uzakta bıraktıklarımın acılarını senin masumiyetinle dengelemeye çalışıyorum.
Sen müstesna!
Seninle arzularımı dengeleyebilecek bir sırrı keşfedemedim henüz.
Çocuk şarkıları? Neşeli bir akerdeon? Kırık dökük, üstünden tazelik akan her şey avutuyor gönlümü biraz olsun?
Sonra yine komodine yöneliyorum. Bir kez daha uyandırıyorum seni yüz yıllık uykundan. Bir tek sözcük duymak için bakıyorum gözlerine.
Şiir okuyorum, bana şiir okurmuşsun gibi?
Ellerimi kavuşturup baş parmağımla diğer elimi okşuyorum.
Aynı hissi vermiyor biliyorum.
Ama avuntu bu ya!
Masal bu ya!
Aşk oluyorum; zamanın çakırkeyif diliminde.
İçim dışım bir oluyor.
Oyun, orta yerinden bitiveriyor.
Düşümü, gerçekle beziyorum. Gerçekten öyle mi?
Peki, gerçek ne ki?
Anları üst üste katlamak değil mi?
Bilmem?
An bu an!
Ben buradayım?
Sen, ben çağırdıkça buradasın?
Şımartıyorum işte seni, daha ne!
Aslında ikimizi de?
Sonsuzluğumuz bu değil miydi?
Ölümsüzlüğümüzün bam teli? Hiç dinlemeyeceğin bir şarkının son notasıyla kesmek boynunu?İşte, o zaman çıkarmak en dokunaklı ezgiyi?
Sarılmak?
Bırakmak?
Tekrar sarılmak?
Sonra, hiç bırakmamak!
Okul dağıldı; çocuk sesleri seni bana çağırıyor. Sen bilme. Kimse bilmesin.
Düşlerim omuzlar, yeni dünyaları ve seni?
Sen o zaman, yeni dünyanın eski fotoğrafı olmaya devam et şimdilik!
Şimdi yoksan, dün vardın.
Bugün de var olacaksın.
Elimdeki bu siyah beyaz fotoğrafı yakana dek!..
Sahi olacak mısın?
Orda mısın?
Yanıyor musun ben yakmadan?