BİR?LİKTE
Kahkahalar bulaşıyor üstüme gecede... Kaçta kaçı mutluluk, kaçta kaçı hüzün acaba bu seslerin? Seslerden sesime en kardeş olanını seçip, yoldaş arıyorum kısa mesafeli bu yolculukta. Parçalanmış içselliğimin hangi yarısı uygunsa, onu bulsun ses. Onunla sevişsin?
Kararmışlıkların, ağza alınmadık küfürlerin, tükürdüğünü yalamaların ana kucağı burası. Çifter çifter bir olmanın en beter kavuşmalarına tanık oluyoruz.
Muhalif duygular, iktidara gelmek için bir tutam sahtelik katıyorlar üzerlerine. Yolculuğun rotası belli. Herkes "Kimliksiz" kasabasında inecek. Son istasyonda?
Bu; iki kere ikinin sonucu kadar kesin. Ayrılıklardan sonraki kavuşmalara hazırlanıyor gidenler. Her "bir", yolculuk boyunca diğer bire ikilik teklif edecek. Diğer bir, birin teklif ettiği ikiliği istemeyecek.
Çünkü, reddeden başka bir birle iki olmanın düşsel yolculuğuna çıkmış. Hiçbir bir, başka bir'le iki olamayacağının korkusunu duyuyor içinde.
Sesler, duygular karmaşalaştıkça karmaşıklaşıyor. Karanlığı parçalayarak üzerime dökülen hüzünlerde, yalnızlıkların tohumları ekiliyor.
İki kere daha güçlü yalnızlığım şimdi... Ama; bunu kabullenecek kadar güçlü olmalıyız, başka bir umarımız yok.
Bir gün, bir yere gittiğinde, karşısındakinin değerini; ceket düğmesinin iliğe geçmesiyle anlayacak olanlar, belki de son durağa kadar gidemeyecek. İlik, düğme, statü, seviye, ayağa kalkmak, boyun eğmek gibi kavramlar güçlerini sınayanlar için önemli.
Kendi ruhlarındaki siyah kruvaze ceket, cebinde mendilin olmamasıyla iğretiliğin altını çiziyor. Yapay zekanın yapay duyguları işte?
Geceyi çok alçaktan geçiyoruz. Rakım, yalınlık seviyesinde. İçtenliğe gereksinmesi var hepimizin. Kimse alışkanlıklarına ne zaman alıştığını anımsamıyor. İnsanların ağartılara, ağartıların insana dönüştüğü istasyonu geçtik az önce.
Ağartısını kendimize benzettiklerimizi daha rahat tanımlayabiliyoruz artık. Çünkü, benzeyerek dayanabiliyoruz hayatın dışlamalarına. Bu yüzden birleri ikiye dönüştürmek zorunda hissediyoruz.
Birin tek başınalığını kimse öğretmedi bugüne kadar. Adımız çıkmış ikiye, ama hep birin yalnızlığında dolanıyoruz. Belki de birliğimiz fark edilmesin diye iki olmanın peşinde koşuyoruz. Benzerlerimizle çift olmaya çalışırken, aslında bunun olanaksızlığını da biliyoruz.
İçimiz korkuyla sarmalanmış. Biri bir şey söylediğinde, lafı ikiletmeden inanma eğilimindeyiz yalan da olsa?
Yol kısa. Beklemediğimiz bir zamanda bitecek. Hiçbir şey anlamadım bu yolculuktan demek, dönülmez akşamın ufkundaki pişmanlıkları getirecek.
Seyir halindeyken gözümüze yansıyan küçük ışıltılarda saklıdır belki de sır. Göz aldanması değil. Gönül aldanması hiç değil. Sahiciliğin ipucu belki de. Değişimin, yakalamanın, bulmanın yolu?
Görebildim mi, görebildik mi?
Yoksa gerçek ışık başka bir yerde mi?
Bir'likte mi bulacağız?
Bir bir bulup, birlikte mi olacağız?
Soruların yanıtı henüz net değil. Ama, yoğun olarak bir şey hissediyorum.
Bir ben var bende benden içeri?