HAYAT NE GÜZEL... VAPURLAR FALAN!
çArşı! Apolitik ergenlik dönemlerimizde; erkenden maça gidişlerimizin, deplasman otobüslerine binebilir miyiz acabalarımızın, gırtlaklarımızı patlatırcasına bağırışlarımızın karşılığıydı. Şimdi ise suç amaçlı organize çete suçlamasıyla gözaltında bazı abilerimiz. İktidara karşı halkın yanında oldukları için mi? Sanmıyorum. Vicdan böyle birşey değil çünkü! Hepimiz çArşıyız
Apolitik gençliktik 90’larda. Kolaydı böylesi. Aptallığımızı böyle örtüyorduk. Şimdilerdeyse apolitik olmak zorundayız çünkü bpolitik diye bir seçenek yok 2000’li yıllarda. Dönüp geriye baktığımda; arkamdan gelen olmadığını görmek yaşadığım korkuyu ferahlamaya bırakıyor. Oysa insan arkasından birilerinin gelmesini ister. Önder olmak ister. Kendisine dokunmayan yılanın ömrüne ömür katılmasına bu kadar isterik bir biz varız sanırım. Günümüzün popüler mottosu “Herkes ekmeğinin peşinde!” Ve ekmek sadece parayla alınamayacak kadar değerli aslında memleketimde... Ben bile; öyle hiçbirşey yapmadan evden-işe giden ortalama bir Türk tipi olarak baskı altında hissediyorsam kendimi söylenecek tek söz kalmıştır: Oha!
Giriş paragrafının kalbimde açtığı yara geçmeden yine o renkli camın üzerine sıvanmış renksiz hayatımıza geri dönmekten başka bir seçenek de yok aslında!
Bizden farklı olanlar ise kardeşlerimiz... Biz Apolitik olmaya uğraşırken 90’larda, yeni yeni emeklemeye başlayan kardeşlerimiz. İki tip insan vardır. İktidar yanlısı ve muhalif. Muhalif her vakit muhalif, iktidar yanlısı her zaman güce tapan. Fikirler, durumlar, davranışlar değildir bunu değiştiren. Muhalif muhaliftir! İki tip insan vardır. Biber gazına maruz kalmış ve biber gazına maruz kalmayacak olan! Ben biber gazına 11 Mayıs 2013 günü Beşiktaş’ta maruz kaldım. Beşiktaş’ın son maçında, mabede yürürken. Sadece yürürken... Yavaş yavaş yürürken. Cebimde biletim, gönlüm koşaradımken... Ve inan bana; sadece yürürken. Zincirlikuyu’dan yürüyerek indim Beşiktaş’a. Daha giremeden çArşı’ya yukarılara doğru kaçmaya başladım. Yukarı doğru çıktıkça yoğunluğu arttı gazın. Cumartesi günleri pazarıdır mesela Beşiktaş’ın. Yaşlı başlı teyzelerin fink attığı bir gün yani. İhtiyar amcaların Abbasağa’da soluk aldığı gündür Cumartesi. Fakat o gün hepsi gazdan nasibini aldılar. Neden? Nedeni yok... Kendini bilmez birkaç işgüzar polis... Motorsikletli. Hani kızların hasta olduklarından. Yanımdan son sürat geçtiler kaldırımdayken. Sonra Kazan’ın önünde iki el ateş etmişler havaya! Tüm olaylar bu dört motorlu polisler yüzünden başladı. Polisler dört motorlu değil olayları başka yerlere çekmeyelim. 2 motor 4 polis! Motor dediysem siklet olanından. Nereden mi biliyorum? Oradaydım da denmez ama oralardan kaçıyordum. O gazla Maçka’ya, Teşvikiye’ye çıkıp oralardan, otoparkların içerisinden inmişim stada haberim olmadan!
Bunları niye mi bu zamanda yazdım. Yaşadığım zamanda o kadar kayda değer şeyler değildi bunlar. 31 Mayıs’ta anlam kazandı bu durum. Tepki! 8 Haziran akşamı; çArşı’nın yürüyüşüne katılmaya niyetli bir çoğunluk olduk Taksim’de. Kutsal toprakları gezenler gibiydik. Ada omuzlarımda. Bir tek taş atmamız eksikti. O da zaten duruma ihanet olurdu. Biz şölen havasında geçen bir akşamda oradaydık. Gaz yoktu. Polis yoktu. Provokasyon yoktu. Sadece durup bekleyen gençler, onları gözlemleyen büyükleri ve omuzlarda çocuklar...
çArşı! Apolitik ergenlik dönemlerimizde; erkenden maça gidişlerimizin, deplasman otobüslerine binebilir miyiz acabalarımızın, gırtlaklarımızı patlatırcasına bağırışlarımızın karşılığıydı. Şimdi ise suç amaçlı organize çete suçlamasıyla gözaltında bazı abilerimiz. İktidara karşı halkın yanında oldukları için mi? Sanmıyorum. Vicdan böyle birşey değil çünkü! Van’da yaşanan olaylardan sonra hep birden soyunup biz de üşüyoruz, ne yaşadığınızı uzaklardan ancak böyle anlayabiliyoruz dedikleri için mi? Sanmam. İnsanları sevmek, düşünmek suç değil çünkü! Nükleer santrale hayır dedikleri için mi? Kendi takımında bile olmayan Eto’o için mi? Ona yapılan ırkçı davranışlara karşı Hepimiz Eto’yuz pankartı açtıkları için mi? Sanmıyorum ben. Ayrıştırıcı değil birleştirici oldukları için mi? Zorda kalanın yanında bitiverdikleri için mi? Kimseye sebepsiz bir yere kötü bir söz bile söylemeyecekleri için mi? Kürdüyle, çerkeziyle, sağcısıyla, solcusuyla 1982’den beri hep yanyana, omuz omuza ve sağlam durdukları için mi? Evet belki bunun içindir. Birliktelik, aidiyet duygusu ve özünde delikanlılık denilen şey “erk” için kötü birşey olmuştur her zaman.
Ben ve benim gibi düşündükleri bildiğim kişiler; taraftarı olduğu takıma, takımının semtine ve vatanına her zaman sahip çıktılar ve çıkacaklar. Artık kimin ne kadar zoruna gidiyorsa! #Hepimiz çArşıyız