PİKE PİKE...
Bazen boşlukta adım atmaya çalışıyorum. Daha yükseğe çıkabilmek için ayağımı kaldırırken düşüyor üzerimdeki pike ve uyanıyorum...
Böyle anlamsız ede”bikbik” girişlerden sonra gelişme ve sonucu bir raya oturtamamak; yazarken yaşadığım en büyük sıkıntı. Bir yazım grubunun üyesi olsaydım eğer ara sıra güzel başlangıç cümleleri çıkartır; sonrasında yatardım gibime geliyor. Aslında yazdıktan sonra biraz okuyup düzeltme yapmalıyım. İçinizden biri imajı için değil de; üşengeçlikten; okumuyorum bile yayınlanmadan... Tabi bir de şu var; beklentileri düşük tutmak için mi anlamıyorum, her yazımın girişi bu minvalde birbirine benzemiş satırlarla kurulmuş.
Yaş kemale ermiş bu kesin. Yıllar önce duyup burun kıvırdığım her kelimenin süzüldüğünü farkediyorum dudaklarımdan. 70’lerin müziklerini dinleyenleri anlayamazken zamanında; yana yakıla Tayfun Duygulu’dan Hadi iyisin’i aratıyorum youtube’a... 90’lı yıllarda bana; “büyüyünce anlarsın” diyenler mutlu musunuz? Anladım! Bende şimdi çevremdekilere böyle yol göstermeye çalışıyorum; -face’in vr mı snin? diyorlar. Yok diyorum; yüzüm yok. Yıllar önce duyup burun kıvırdığım sözlere ve söyleyenlerine karşı yüzüm yok.
Yaşanılan monoton hayatı renklendiren şeymiş çocuk! Tüm dertlerinin, yorgunluklarının ardına eklediği minik hareketler sevgiyi unutmamayı sağlıyormuş. Ve tüm bilinenlerin unutulmasının gerektiği yeni bir hayatmış. Hayırı kabullenmeyen bir sevgi biçimi... Yoksa bir insan; oynama onlarla, atma o dvdleri yere denildiğinde neden tam aksini yapmak için fırsat kollasın ki. Bir de zamanında çok dalga geçiyormuşum benim oğlum böyle, benim kızım şöyle insanlarıyla onun farkına varıyorum artık. İnsanlar kendini tutamıyor ve yapıştırıyormuş o lafı alnımızın çatına. Henüz ada göremeyen Ada artık onyedi aylık. Çok şaşırıyoruz yaptıklarına. Bu şaşırmaların ardından kendime de şaşırıyorum. Elbet var bir vakti yaptıklarının ve buna inanamıyoruz ne saçma. Çocuk sanki erke dönergecine bilimsel katkı sunuyormuş gibi davranmak! Nihayetinde elinin uzandığı elektrik anahtarlarını açıyor sadece; kapayamıyor bile düşünebiliyor musunuz? Şaşırdığımız şeyler bu ve bunlar gibi... Bunlar yine iyi durumlar, bir ara televizyon seyretmesine şaşırıyorduk J
Çocuk yetiştirme konularında; internetin de çok yaygın olması nedeniyle bir sürü bilgi dolanıyor. Benim yazılarımda otomatik bir programcık sayesinde sanırım, geyikmerkezi.net’te sanki oraya yazmışım gibi yer alıyor. Bu paragraf da onlara gelsin; Bunların arasında biri var ki anne-babaya eziyet olsun diye yanlış yönlendirilen... Sallanan beşik almayın. Sallamaya alıştırmayın. İnanmayın bu safsataya. Sallanmadan uyuyan çocuk çok az hacılar. Çocuktaki enerji erke dönergecini çalıştırır (Bu çalışan birşey miydi yahu? Ne kadar çok konusu açıldı bu yazıda) Bebeğime yastığı gösteriyorum gidip kafasını koyuyor. Ha ha ha! Sallanan beşik alın anne-baba adayları. Eğer sizin bebeğiniz sallanmayı reddeden bir formda gelmişse dünyaya kırıverirsiniz sallanmayı sağlayan sistemi olur biter.
Bu kadar geçtikten sonra lafın arasında biraz bilgi vereyim şu Erke Dönergeci hakkında. Titan saadet zinciri benzeri bir durum bu. Bu olaya yatırım yapan girişimcilerin yakın zamanda Dönergecin ilk emeklileri olarak dünyaya geri gönderileceği konusunda duyumlarım var. http://tr.wikipedia.org/wiki/Erke_Dönergeci
Çok uzun zamandır yazamıyordum. Çok uzun zamandır düşünemiyordum çünkü. Düşünmek için bile vakit ayırmak gereken bir hayatı yaşıyoruz. Evden işe gitmek dert, işten eve gitmek ayrı bir dert. Toplu taşıma kullanmak dert, kullanmamak ayrı bir dert. Metrobüsün Avcılar-Beylikdüzü arasındaki kısmını yapanların, yaptıranların yatacak yeri yok. Hem belediyecilik, hem inşaat, yol yapım konularında resmen cinayet işleniyor kimsenin kılını kıpırdattığı yok. Sonunda bitecek ne de olsa mantığıyla bakılıyor duruma. 29 Ekim’de bitecek diyenlere gülüyordum, yılbaşında bitecek diyenlere de... Şubat kesin diyenlere Zuhaaa xD. Martta kalmaz bitirirler muhterem diyenlere nasıl tepki vereceğimi şaşırıyorum.
Metrobüs. Yakını uzaklaştırır!